Résonances de Cartier; Değerli Taşların Ahenkli Ritmi

Kralların mücevhercisi Cartier’nin yüksek mücevhercilik zanaatını sunduğu yeni mücevher koleksiyonu Résonances de Cartier, özgün karakterler için seçilmiş muhteşem mücevherlerin ve değerli taşların ortak pırıltısıyla yankılanıyor. Résonances de Cartier’de kontrastlar ve serbest çizgilere odaklanan Cartier, taşların gücünü yansıtan canlı ve grafik bir estetik yaratıyor.
Hafif bir esinti taşların üzerinden geçip gidiyor. Taşlar, sabit bir ritimle ışıl ışıl, nefes alıp veriyorlar. Çarpan bir kalp hayat bulurken, yalın şekiller bir nabız gibi atarak yankılanıyor ve formlarını salıveriyor. Yaşam veren nabız, sabit salınımlar ve canlı ritimler; taşlar nefes alıyor. Résonances de Cartier, tasarımlarındaki enerji dalgasıyla duyuları uyandırıyor.

Résonances de Cartier’de, ritmik ve sabit bir hızla akarak dalgalanan usta tasarımlardan ve sanatsal motiflerden bir hareket duygusu yayılıyor, bir parçadan diğerine güçlü bir dualite yankılanıyor. Yaratıcı enerjiyle parıldayan her taş, serbest ama maksatlı bir şekilde, tüm ilhamın kaynağı ve temeli olarak gözler önüne seriliyor. Yeni koleksiyon, bileğin küçük bir hareketiyle rengini ve havasını değiştiren, boğumlu motiflerle bezeli, son derece çarpıcı bir özgünlüğe sahip kelepçe bilezik başta olmak üzere yüzden fazla tasarımdan oluşuyor. Taçlara dönüşen kolyelerden, broş olarak takılabilen bileziklere, bu büyüleyici parçaların kıymetli mekaniğini izlemek kalıcı bir iz bırakıyor.

Rezonans kavramıyla ilişkili çeşitli fikirleri keşfeden Résonances de Cartier ile, sadece değerli taşların sunumunun ötesine geçerek, tasarım yoluyla duyguların harekete geçirilmesi ve duygunun taşıdığı enerjinin grafik formda sergilenmesi sağlandı. Bu tasarım yaklaşımı, bazı parçaların bir bilezik veya kolye boyunca bir dalga gibi kıvrılan şekillerinde veya siyah ve beyaz elmas çifti içeren yüzük tasarımında görülebiliyor. Dolu ve boş kavramlarını yorumlayan, grafik olarak birbiriyle bağlantılı bu iki taştan dışarıya salınan enerji, siyah ve beyaz zıtlığının çok daha net bir şekilde yankılanmasını sağlıyor. Benzer şekilde zümrüt kolyedeki tasarım da, kabuşon yüzeylerde çırpınan dalgaların etkisini yaratıyor, taşların parıldayan aurasını hissettiriyor. Bu koleksiyondaki mücevherler, bilge taşlarından meydana geliyor ve grafik sunumlara ek olarak bir başka yaklaşım da, eksiltme ilkesi kullanılarak parça anlayışını ters yüz eden bir tasarım olarak tüm dikkati taşların üzerine çekiyor.

Résonances de Cartier, dikkati parçanın kaynağına, yani taşa yönlendiren bir tasarım yaklaşımını ve taştan yayılan enerjiyi sunuyor. Burada mücevher ustasının raison d’être, yani varoluş nedeni, taşları sergilemek. Bu dinamik yankılar ve titreşimler, parçanın formunu ve tasarımını belirleyen tek faktör değil. Renk de önemli bir rol oynuyor. Koleksiyonda yer alan belli parçalar, taşların renginin veya renk efektinin çözümlemesini yaparak ya da onları diğer taşlarla ilişkilendirerek, parçaların aurasını ortaya çıkaran bir tasarım yaratıyor.

Söz konusu rezonans, var olan en zarif mücevherleri ve en değerli taşları sergilemeyi amaçlayan mücevhercinin zanaatının temel konseptini oluşturuyor. Cartier için mücevherustasının misyonu, değerli taşlara hayat veren noktayı saptamak ve onu artistik bir formla yeniden yaratmak. Cartier stilinin özünde, değerli taşların rezonansına dikkat çekmek yatıyor. Taş, tüm Cartier tasarımlarının odağını oluşturuyor; onu sergilemeye hizmet eden tasarımı ve kompozisyonu, taşın kendisi belirliyor. Tasarım, asla taşın güzelliğinin açığa çıkarılmasını ve okunmasını engellememeli.